|
|
JOHANN GOTTLIEB FICHTE 1762’de Saksonya,
Rammenau’da doğdu. Yoksul bir aileden geliyordu ve olayların olağan gidişi
içinde ileri eğitim görmek için uygun olanaklardan yararlanabilmesi kolay
olmayacaktı. Ama küçük bir çocukken yerel bir soylunun, Baron von Miltitz’in
ilgisini çekti ve onun desteği ile eğitimi sağlandı. Yaşı geldiğinde Fichte
Pforta’daki ünlü okula gönderildi (daha sonra Nietzche de orada eğitim görecekti).
1780’de bir tanrıbilim öğrencisi olarak Jena Üniversitesine girdi ve daha
sonra Wittenberg’e ve oradan da Leipzig’e yerleşti.
Çalışmaları
sırasında Fichte belirlenimcilik kuramını benimsemeye başladı. İşlerin
bu acıklı durumunu düzeltmek için bir rahip ona Spinoza’nın Törebilim’inin
Wolff tarafından bir çürütme yazısını da içeren bir yayımını verdi.
Ama çürütme Fichte’ye aşırı ölçüde zayıf göründüğü için, yapıtın etkisi
rahibin amaçladığının tam tersi oldu. Bununla birlikte, belirlenimcilik
Fichte’nin etkin ve enerjik karakteri ile ya da güçlü törel ilgileri
ile uyum içinde değildi, ve çok geçmeden yerini ahlaksal özgürlük
üzerinde bir diretmeye bırakacaktı. Fichte daha sonra kendini Spinozacılığın
güçlü bir karşıtı olarak gösterecekti, üstelik bu felsefenin onun
için her zaman felsefedeki büyük almaşıklardan birini temsil etmiş
olmasına karşın.
Parasal nedenlerle Fichte Zürich’te bir aile öğretmenliği görevini
almak zorunda kaldı. Orada kalışı sırasında Rousseau ve Montesquieu’yü
okudu ve getirdiği özgürlük iletisi ile Fransız Devriminin haberlerini
coşku içinde karşıladı. Kant’a ilgisi ilk kez bir öğrencisi ondan
eleştirel felsefeyi açıklamasını istediği zaman bu felsefeyi incelemeye
başlaması üzerine uyandı. Ve 1791’de soylu bir ailede öğretmen olarak
kısa ve oldukça küçük düşürücü bir deneyim yaşadığı Varşova’dan Almanya’ya
dönerken Königsberg’de Kant ile görüştü. Ama büyük bir ilgi görmüş
olduğu pek söylenemez. Bu nedenle Kant’ın kılgısal us adına inancı aklamasını
geliştirmek için bir deneme yazarak büyük felsefecinin gözüne girmeye
çalıştı. Sonuçta ortaya çıkan Tüm Tanrısal Bildiriş Üzerine Bir
Eleştiri Girişimi (Versuch einer Kritik aller Offenbarung)
Kant’ın hoşuna gitti, ve tanrıbilimsel sıkıdenetimin çıkardığı kimi
güçlüklerden sonra 1792’de yayımlandı. Yazarın adı verilmemiş olduğu
için kimi eleştirmenler denemenin Kant tarafından yazılmış olduğu
vargısını çıkardılar. Ve Kant bu yanlışı düzeltip gerçek yazarı övdüğü
zaman Fichte’nin adı kısa zamanda yaygın bir ün kazandı.
1793’te
Fichte Fransız Devrimi Üzerine Kamunun Yargısını Düzeltmek İçin
Tasarlanmış Katkılar’ını yayımladı. Bu çalışma ona bir demokrat
ve bir Jacobin, politik olarak tehlikeli bir kişi olma ününü getirdi.
Ama, buna karşın, 1794’de Jena’da felsefe profesörü olarak atandı,
ve bu konumu belli bir ölçüde Goethe’nin gösterdiği sıcak destek yoluyla
kazandı. Daha mesleksel bir hava taşıyan derslerine ek olarak Fichte
insanın değeri ve bilge insanın görevi üzerine bir dizi konferans
verdi ve bunlar kürsüye atanış yılında yayımlandılar. Her zaman ödev
duyuncu ile yaşayan ve davranan bir insandı. 1794’ün başlıca yayımı Bütün Bilim Kuramının Temeli (Grundlage der gesammten Wissenschaftslehre)
idi ki bu yapıtta Kant’ın eleştirel felsefesini idealist bir yönde
geliştirmesini sundu. Jena’da felsefe kürsüsündeki önceli, Kiel’e
bir çağrıyı kabul etmiş olan K. L. Reinhold (1758-1823), daha şimdiden
Kant’ın eleştirisinin bir dizgeye dönüştürülmesi, daha açık bir deyişle,
tek bir temel ilkeden dizgesel olarak türetilmesi gerektiğini ileri
sürmüştü. Ve kendi bilim kuramında Fichte bu görevi Reinhold’un yapmış
olduğundan daha başarılı bir yolda yerine getirmeyi üstlendi.1 Bilim kuramı tüm tikel bilimlerin ya da bilme yollarının temelinde
yatan ve onları olanaklı kılan temel önermelerin bir enson ilkeden
dizgesel gelişimlerini sergileyen bir kuram olarak düşünülüyordu.
Ama bu gelişimi sergilemek aynı zamanda yaratıcı düşüncenin gelişimini
betimlemektir. Bu nedenle bilim kuramı yalnızca bilgikuramı değil ama
o denli de metafiziktir.
Ama
Fichte yalnızca bilincin kuramsal çıkarsaması üzerinde yoğunlaşmaktan
çok uzaktı. Bilincin gelişiminin ahlaksal ereği üzerine, ya da daha
somut terimlerde, insan varoluşunun ahlaksal amacı üzerine büyük bir
vurgu getiriyordu. Ve böylece 1796’da Doğal Hakkın Temeli (Grundlage
des Naturrechts) ve 1798’de Törebilim Dizgesi (Das System
der Sittenlehre) başlıklı çalışmalarını yayımladığını görüyoruz.
Her iki konunun da ‘‘bilim kuramının ilkelerine göre’’ irdelendikleri
söylenir. Ve hiç kuşkusuz böyledirler. Ama çalışmalar yalnızca Wissenschaftslehre’ye
ekler olmaktan daha çoğudurlar. Çünkü Fichte’nin felsefesinin bir
törel idealizm dizgesi olarak gerçek karakterini gösterirler.
Metafiziksel
idealistlerin bulanıklığı konusunda sık sık yakınmalarda bulunulmuştur,
ve bu hiç kuşkusuz nedensiz değildir. Ama Fichte’nin yazınsal etkinliğinin
göze çarpar özelliklerinden biri bilim kuramının düşünce ve ilkelerini
durulaştırmak için göstermiş olduğu aralıksız çabalardı.2 Örneğin 1797’de Wissenschaftslehre’ye iki giriş yazısını ve
1801’de Sonnenklarer Bericht, En Son Felsefenin Gerçek Doğası Üzerine
Genel Kamu İçin Gün Gibi Açık Bir Bildiri: Okuru Anlamaya Zorlamak
İçin Bir Girişim başlıklı çalışmasını yayımladı. Başlık aşırı
iyimser olabilir, ama her ne olursa olsun yazarın söylemek istediklerini
durulaştırma çabalarına tanıklık eder. Dahası, 1801-13 döneminde Fichte
dersleri için Wissenschaftslehre’yi birçok kez yeniden gözden
geçirdi. 1810’da Genel Çizgileri İçinde Bilim Kuramı (Die
Wissenschaftslehre in ihrem allgemeinen Umrisse) ve Bilincin
Olguları (Tatsachen des Bewusstseins, ikinci yayım, 1813)
başlıklı çalışmalarını yayımladı.
1799’da
Fichte’nin Jena’daki meslek yaşamı beklenmedik bir biçimde sona erdi.
Daha şimdiden öğrenci birliklerini iyileştirme tasarıları ile ve din
adamlarına kendi alanlarını çiğneyen bir edim gibi görünen Pazar söylemleri
ile üniversitede kendine karşı belli bir karşıtlık havası yaratmıştı.
Ama 1798’de Tanrısal Bir Dünya Yönetimine İnancımızın Zemini Üzerine (Über den Grund unseres Glaubens an eine göttliche Weltregierung)
bir denemenin yayımlanışı bardağı taşıran damla oldu. Bu denemenin
çıkması Fichte’nin Tanrıyı insan istenci tarafından yaratılacak ve
sürdürülecek bir ahlaksal dünya-düzeni ile özdeşleştiyor olması zemininde
bir tanrıtanımazcılık suçlamasına götürdü. Felsefeci kendini savunmaya
çalıştı ama bunu başaramadı ve 1799’da Jena’dan ayrılarak Berlin’e
gitmek zorunda kaldı.
1800’de
Fichte İnsanın Belirlenimi (Die Bestimmung des Menschen)
başlıklı çalışmasını yayımladı. Çalışma onun halksal denilen yazıları
arasındadır ve meslekten felsefecilerden çok genel kamuya sunulmuştur;
ve romantiklerin dine ve Doğaya karşı tutumlarına zıt olarak yazarın
idealist dizgesinden yana bir bildiridir. Fichte’nin yüceltmeli dili
gerçekte kolayca bir romantik kamutanrıcılığı düşündürebilir, ama
çalışmanın imlemi romantiklerin kendileri tarafından yeterince açık
olarak anlaşıldı. Örneğin Schleiermacher Fichte’nin Spinozacılık ile
idealizmin kaynaştırılmasına yönelik bir girişimi çürütmekle ilgilendiğini
gördü ve oldukça keskin bir eleştiri yazısında Fichte’nin Doğanın
evrensel zorunluğu düşüncesine düşmanca tepkisinin gerçekte onun her
ne pahasına olursa olsun Doğanın üzerine yükseltilmesi gereken sonlu,
bağımsız bir varlık olarak insana yönelik başat ilgisi tarafından
yaratıldığını ileri sürdü. Schleiermacher’in görüşünde Fichte’nin
yalnızca insanı Doğanın karşısına koymak yerine, Spinozacılıktaki
gerçeği içerecek ve gene de ahlaksal özgürlüğü yadsımayacak olan daha
yüksek bir bireşim için çabalamış olması gerekirdi.
|
|
|
|
Fichte bir konuşma yapıyor. |
|
Aynı
yılda, 1800, Fichte Kapalı Tecim Devleti (Der geschlossene
Handelsstaat) üzerine çalışmasını yayımladı.Yapıtta
bir tür Devlet toplumculuğu önerdi. Daha önce belirtmiştik ki Fichte
ödev duyuncu ile yaşayan ve davranan bir kişilikteydi. Dizgesine yalnızca
soyut, akademik bir anlamda felsefi gerçeklik olarak değil, ama o
denli de ilkelerinin uygun bir uygulanışının toplumu yeniden biçimlenmeye
götürecek olması anlamında kurtarıcı bir gerçek olarak bakıyordu.
En azından bu bakımdan Platon’u andırır. Fichte bir zamanlar Masonluğun Wissenschaftslehre’nin ilkelerini benimseyerek ve uygulayarak
ahlaksal ve toplumsal yenileşmeyi geliştirmek için uygun bir araç
olabileceğini ummuştu. Ama bu umutta düşkırıklığına uğramış ve bunun
yerine Prusya hükümetine dönmüştü. Ve çalışması gerçekte yerine getirilmek
üzere hükümete sunulmuş bir izlence idi.
1804’de
Fichte Erlangen’de bir kürsü önerisini kabul etti. Ama 1805 Nisanına
dek profesör olarak atanamadı, ve bu boşluğu Berlin’de Çağımızın
Temel Özellikleri (Grundzüge des gegenwärtigen Zeitalters)
üzerine dersler vererek doldurdu. Bu derslerde Novalis, Tieck, ve
iki Schlegeller gibi romantiklerin görüşlerine saldırdı. Tieck Novalis’i
Boehme’nin yazıları ile tanıştırmıştı, ve romantiklerden kimileri
Görlitz’in bu gizemci kunduracısının coşkulu hayranları arasında bulunuyorlardı.
Ama coşkuları Fichte tarafından paylaşılmadı. Ne de Fichte Novalis’in
dinerksel bir Katolik ekininin yeniden kurulması düşü için bir duygudaşlık
gösterdi. Dersleri eski öğrencisi Schelling tarafından geliştirilen
Doğa felsefesine karşı da yöneltilmişti. Ama bu tartışmalar bir anlamda
derslerde bir taslağı verilen genel tarih felsefesinin yanında sırası
geldikçe yer alıyorlardı. Fichte’nin üzerine ders verdiği ‘‘çağ’’
insanın tüm insan ilişkilerini us ile uyum içinde özgürce düzenleme
olarak betimlenen tarih hedefine doğru gelişimindeki evrelerden birini
temsil eder. Dersler 1806’da yayımlandılar.
Erlangen’de
Fichte 1805’de Bilge İnsanın Özü Üzerine (Über das Wesen
des Gelehrten) dersler verdi. Ve 1805-6 kışında Berlin’de Kutlu
Yaşamın Yolu ya da Din Öğretisi (Die Anweisung zum seligen
Leben, oder auch die Religionslehre) üzerine derslerini sürdürdü.
En azından ilk bakışta din üzerine bu çalışma Fichte’nin erken yazılarında
açımlanan felsefesi karşısında kökten bir değişimi gösteriyor gibi
görünür. ‘Ben’ üzerine daha az ve Saltık ve Tanrıdaki yaşam üzerine
ise daha çok şey söylendiğini görürüz. Gerçekten de, Schelling Fichte’yi
kendi Saltık kuramından düşünceler çalmış olmakla ve bunları onlarla
bağdaşmazlığını göz ardı ederek Wissenschaftslehre üzerine
aşılamaya çalışmakla suçladı. Ama Fichte Din Öğretisi’nde ortaya
koyulmuş oldukları biçimiyle dinsel düşüncelerinin herhangi bir yolda
kendi özgün felsefesi ile tutarsız olduklarını kabul etmeyi yadsıdı.
1806’da
Napoleon Prusya’ya girdiği zaman Fichte Prusya birliklerine laik vaiz
ya da konuşmacı olarak eşlik etmeyi önerdi. Ama ona Kralın zamanı
sözcüklerden çok edimler ile konuşma zamanı olarak düşündüğü, ve söylevi
utkuyu kutlamak için daha uygun bulduğu bildirildi. Olaylar tehlikeli
bir yöne döndüğü zaman Fichte Berlin’den ayrıldı; ama 1807 yılında
geri döndü, 1807-8 kışında Alman Ulusuna Söylevler’ini (Reden
an die deutsche Nation) verdi. Bu söylemler, ki bunlarda felsefeci
yüceltilmiş ve ateşli terimlerde Alman halkının ekinsel görevinden
söz eder,3 daha sonra aşırı ulusalcı bir anlamda kötüye
kullanılmaktan kurtulamayacaklardı. Ama ona karşı haksızlık yapmamak
için bu söylemlerin verilmiş oldukları dönemi, eş deyişle Napoleon
egemenliği dönemini anımsamamız gerekir.
1810
yılı Berlin Üniversitesinin kuruluşuna tanık oldu ve Fichte felsefe
fakültesine dekan olarak atandı. 1811’den 1812’ye dek üniversitenin
rektörlüğünü sürdürdü. 1814 yılı başlarında hastaların bakımını yaparken
hastalığı kapan karısından tifusa yakalandı ve o yılın 29 Ocak günü
öldü.
Notlar:
1Yaklaşık olarak 1797’den başlayarak Reinhold Fichte’nin
felsefesini kabul etti ve savundu. Ama yerinde durmak bilmeyen bir
kafa yapısı vardı ve birkaç yıl sonra başka düşüncelere döndü.
2Belki de söylemeye gerek yok ki ‘‘bilim’’ sözcüğü terimin
dar modern kullanımına göre olmaktan çok ‘bilgi’ anlamında anlaşılmalıdır.
3A. G. Schlegel 1803-4’de verilen bir dizi derste daha
önce pek ayrı olmayan bir yolda Almanya’nın ekinsel görevinden söz
etmişti.
[COPLESTON:
ALMAN İDEALİZME: BÖLÜM İKİ: FİCHTE (1)]
Çeviren Aziz Yardımlı • (C) İDEA YAYINEVİ 1990-1996 |